Kategori: <span>basin</span>

Bireysel Silahlanma yüzde 50 arttı

Bakırköy Psikiyatri Tedavi ve Araştırma Merkezi (BAPAM) Psikiyatr Uzm. Dr. Ayhan Akcan, bireysel silahlanmanın toplumsal barışı tehdit edecek düzeye çıktığını belirterek, son beş yılda silahlanmanın yüzde 50 arttığını söyledi.

AA muhabirine açıklamalarda bulunan Akcan, geçen yıl bireysel silahlanmayla işlenen suçlarda artış yaşandığını ifade ederek, silahlanmanın Türkiye’de toplumsal bir sorun olmaya devam ettiğini anlattı.

AİLE İÇİ ŞİDDETTE YÜZDE 40 SİLAH KULLANILIYOR

Akcan, bireysel silahlanmanın getirdiği sonuçlar ve Türkiye’nin bireysel silahlanma haritasıyla ilgili şu açıklamalarda bulundu:

”2012 yılında toplam 1141 vaka taradık ve bu vakaların 1100’e yakınında ölüm olduğunu tespit ettik. Bunların 152’si ise çocuk yaştaki kişiler. ‘Neden silahla suç işleniyor?’ dendiğinde, olayların yüzde 70’e yakınının o anki husumet, tartışma ve kavgayla olduğunu belirledik. Yine Türkiye’de yaşanan vakaların yüzde 90’ında silahın önceden tasarlanmamış olaylarda kullanıldığını tespit ettik. Özellikle aile içi şiddette en ufak tartışmada silaha o an ulaşılabilirliğinin ölümlerde can alıcı nokta olduğunu ve eğer silaha ulaşılması zor olsaydı canla ilgili suçlarda yüzde 50’e yakın bir azalmanın gerçekleşebileceği tarzında sonuçlar elde ettik. Aile içi şiddet olaylarının yüzde 40’ında silah kullanıldığını, özellikle eş öldürmelerde yani kadının erkeği öldürdüğü vakaların yüzde 40’ında erkeğin silahıyla öldürmenin gerçekleştiğini tespit ettik. Erkeklerde daha sık mekan dediğimiz evde ve iş yerlerinde daha çok silahla ilgili suçların işlendiğini de belirledik. Beş yıl öncesine göre de yüzde 50, silahla ilgili suçlarda ve silah talebinde artış var. Yine geçen yıla göre 2011’i 2012 ile karşılaştırdığımızda da yüzde 30 artış söz konusu.”

 



”MAALESEF GÜNDE 10 KİŞİ BİREYSEL SİLAHLARLA ÖLDÜRÜLÜYOR”

Bireysel silahlanmaya talebin gün geçtikçe arttığını ifade eden Akcan, gerçeğin istatistiklere yansıyandan çok daha ”korkutucu” olduğunu açıkladı.

”Bireysel silahlanma sosyal bir problem. Maalesef günde 10 kişi bireysel silahlarla öldürülüyor. Bunların bir tanesi de çocuk” diyen Akcan, bir yıl boyunca gazetelerin 3. sayfalarındaki haberler ve Emniyet Genel Müdürlüğü verilerine göre, silahın toplumsal barışı tehdit ettiğini söyledi.

Cinayetlerin yaklaşık yüzde 60’ının silahla işlendiğini ve Türkiye’deki intihar olaylarında silahın ikinci sırada olduğunu açıklayan Akcan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a istatistik verilerini ve çözüm önerilerini içeren bir mektup ve rapor sunduklarını ifade etti.

Bir an önce bu problemin masaya yatırılarak çözüm yolu üretilmesi gerektiğini belirten Akcan, ”Geçtiğimiz ay içerisinde de ABD’de olan olayın (Okula yapılan silahlı saldırı) ardından Başbakan Erdoğan’a bir mektup yazdık. Mektupta, silahlanmayla ilgili mutlaka caydırıcı ve zorlaştırıcı tespitlerin alınmasını ve acil yapılması gereken konuları yazdık” dedi.

”SİLAH SAYISI 17 MİLYONDAN 25 MİLYONA ÇIKABİLİR”

Silahlanmanın ülkede giderek arttığına dikkati çeken Akcan, silahlanmaya çözüm üretilmediği taktirde şu an 17 milyon civarında olan silah sayısının her geçen gün artışla beraber 20-25 milyonu bulacağını söyledi.

Silah ruhsatındaki yaş sınırının artırılması gerektiğini dile getiren Dr. Akcan, sözlerini şöyle tamamladı:

”Çocuklar ve insanlar ölüyor. Sokakta birçok takım şampiyonu olduğunda sevinmekten çok insanlar en yakın yere yatıyor. Silahı ruhsat altına almak problemi çözmüyor, aksine ruhsatı zorlaştırmak, ruhsatsız ve kaçak silahlarla ilgili suçlara artırıcı tedbirler getirmek önemli. Silah ruhsatlandırmasındaki 21 yaşın 25 yaşa çekilmesi ve silahla işlenen suçların cezalarının artırılması ve özellikle silah sayısıyla ilgili kısıtlamaların getirilmesi gerekiyor.

BİREYSEL SİLAHLANMA MAĞDURLARI

Umut Vakfı’ndan alınan bilgiye göre, 2012 yılında bireysel silahlanma nedeniyle 1020 kişi ölürken, 248 kişi yaralandı. Bireysel silahlanmada Türkiye 2011’da rekor kırdı ve bir yıl öncesine oranla yüzde 60’lık bir artış oldu. Şiddet olaylarında 2012 yılında 2011’e göre yüzde 8.5’lik bir yükseliş dikkat çekti. Ancak burada daha fazla dikkat çeken konu, ölüm olaylarında, bir önceki yıla göre yüzde 64’lük artıştı.

14 Ocak 2013 A-Haber

Son Günlerde Sıkça Rastlanan Çakmak Gazı Ölümleri

Zeynep Yıldırım/HT GAZETE

Çakmak gazı ölümleri artıyor, 21. çocuk öldü. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Torbacıyı bulacak kişi ya da torbacıyı tanıyan birini, üstelik para verecek en az 50 lira… Ne gerek var? Ver 1 milyon, al bakkaldan bir çakmak…Sonra da doya doya burnuna çek istediğin kadar! Yani her yerde her zaman ve her ortamda alınması çok kolay. Enjeksiyon yok, ısıtması yok, 15 dakika sarması yok, 15 dakika uğraşıp kova yapması yok… Ama bunda da şöyle bir sorun var dikkat ederseniz çakmak gazı ölümleri genellikle küçük yaş grubunda (ortaokul ve lise 1-2) oluyor. Böyle olunca da başında bir bilen olmadığı için genellikle tek başına, kulaktan dolma, doz ayarını yapamadan alındığı için, alıkları gaz toxic boyutta oluyor ve ölüyorlar.

Çakmak gazı neden öldürür?
Yüksek doz kullanıldığı zaman, toxic etki tolerans eşiğini aştığı için çakmak gazından ölüm gerçekleşir.

Çakmak gazının etkileri nelerdir? 
Çakmak gazının evde kullanılan gazdan farkı yoktur. Bu gaz ilk alındığında geçici görme ve işitme kaybı yaşanmaktadır. Tesiri çabuk geçtiğinden sık aralıklarla alındığı için, bu period- larda az da olsa öfori yarattığı biliniyor.

Kronik etkileri var mıdır?
Kalp ritminde bozulmaya (Kardiak arest) Akciğer ve beyinde ödeme neden olur.

Sizce, gençler neden çakmak gazı soluyor? 
Zengin çocuklarıyla fakir çocukların nedenleri aynı; sadece zengin çocukları büyük abi ve ablalarından görüp kaliteli narkotikleri kullanıyorlar. Bu da onların narkotik kullanımlarını 9-10 yaştan ziyade 16-17 yaşa yükseltiyor.
Ama fakir aile ailelerin çocukları kulaktan dolma duydukları ile, mahalledeki özendikleri mahalle bitirimlerinden öğrendikleri ile ucuza buldukları çakmak gazını deniyorlar. Doz ayarını da bilmediklerinden ölüyorlar. Sonuç olarak özenme bunun en büyük sebebini oluşturuyor.

Bu röportaj Habertürk Gazetesi Muhabiri Zeynep Yıldırım’la Ayhan Akcan tarafından gerçekleştirilmiştir.

16 Nisan 2013 Tarihli Silah Kanunu Tasarısına Yönelik Umut Vakfı Açıklaması ve Önerileri

Silah Kanunu Tasarısı, suçun işlenmeden önce önlenmesini değil, suçun tespitini esas alan bir anlayışla düzenlenmiştir. Bu yaklaşım bireysel silahsızlanmayı değil bireysel silahlanmayı kolaylaştırmakta, ruhsatsız silahların ruhsatlandırılarak suçun takip edilebilmesi esasını gözetmektedir.
“Suçla mücadele alanında öncelik, suç işlenmesini önleyecek mekanizmaları geliştirmektir.” görüşüne rağmen, suçu önlemenin esası olarak silah edinilmesinin zorlaştırılması ilkesi terk edilmiştir. Bu Kanun tasarısıyla, silahların sivil halk tarafından edinilmesine sınırlama getirilmesinden çok kayıt altına alarak, yani ruhsatlı hale getirerek, sosyal yara, problem olan silahla işlenen cinayetlerin, yaralanmaların ve intiharların önlenmeyeceği gerçeği de ortadadır.

Umut Vakfı’nın söz konusu tasarıya ilişkin görüşü, “sürdürülebilir bireysel silahsızlanma”ve “yaşam hakkının güvenceye alınması”, her şeyden üstün tutulması gerekliliği yaklaşımına dayanmaktadır. Bu Silah Kanunu tasarısında, AB uyum süreci kapsamında ilgili kanunların tekleştirilmesi, silah kavramının geniş bir kapsamda tanımlanması, yetersiz olmasına rağmen, reklam yasağı ve imha konularının düzenlemede ilk defa yer almış olması ve çıkarılacak yönetmelikle eğitimin getirilecek olmasına olumlu bakmaktadır.

16.04.2013 tarihinde Bakanlar Kurulunca ilgili Bakanlıklara gönderilen Silah Kanunu Tasarısına yönelik önerilerimiz:

  • Tasarı m.2/1, ç’de, 2009 Tasarısında olduğu gibi “armağan silah” tanımını korunmaktadır. Maddede “silah armağan etme” yetkisine sahip olanlar sayılmışken, bunların kimlere armağan edilebileceği ve sayısı belirtilmemiştir. Bireysel silahlanmayı meşrulaştıran ve sınırsız nitelik taşıyan, “armağan silah kavramı” sınırlanmalıdır.
  • 2009 Tasarısının kapsamına alınmış olan 5729 sayılı Ses ve Gaz Fişeği Atabilen Silahlar hakkında Kanun, 2013 Tasarısı kapsamından çıkarılmak suretiyle, yürürlükte kalmaya devam edecektir. AB uyum süreci gereği tüm silahlarla ilgili kanunlar tek bir kanun altında birleştirilmelidir.
  • 2009 Tasarısında tanımlanan  “biber gazına” yeni Tasarıda yer verilmemiştir.
  • Tasarıda, 2009 Tasarısı m.7/2,d’de ki “Silahın güvenli muhafazası için fiziki tedbir almış olmak” şeklinde ruhsat şartına yer verilmemesi eksikliktir.
  • Silah ruhsatı alınabilmesi yönünden 2009 Tasarısındaki av silahları yönünden 18 yaşını bitirmiş olmak, diğerleri yönünden 21 yaşını bitirmiş olmak şeklindeki ayırıma yeni Tasarı m.7’de yer verilmeyerek, “birinci kategori kapsamına giren silahlar” bakımından ruhsat için 21 yaşının bitirilmiş olması aranmıştır. Av silahları bakımından 21 yaşının aranması yerinde olmakla birlikte, diğer silahlar bakımından en azından  “25 yaşının bitirilmiş olması” daha yerinde olurdu.
  • Tasarı m.7/9’da, “silah ruhsatı talebinde bulunan kişinin sağlık şartlarının elverişli olup olmadığı bir hekim raporuyla tespit edilir. Ancak hekim, kişi hakkında belirli alanda uzman hekim veya heyet tarafından rapor düzenlenmesini isteyebilir” hükmü yetersizdir. Bu sağlık muayenesinin ortadan kalkması demektir. Şu andaki Heyet Raporu uygulamasın da öncesine dönmektir. Psikolojik testler şarttır; özelikle öfke ve kişilik testleri zorunluluğu getirilmelidir. Bu uygulama kapalı olmalı kişi sonucu bilmemeli Heyet Raporu sonucu doğrudan ilgili kuruma gönderilmelidir. Bunun “öfke ve kişilik testlerini içeren biri psikiyatrist olmak üzere uzmanlık alanları Yönetmelikte belirlenecek heyet raporu” şeklinde değiştirilmesi gerekir.
  • Tasarı m. 7/12’de, “kişi, sahibi bulunduğu ruhsatlı ateşli silah için bir yılda azami ikiyüz adet fişek temin edebilir” hükmüne, “boş fişek kovanları getirildiğinde” ifadesi eklenmelidir.
  • Tasarı m.8/5’deki “muhafaza amacıyla teslim” kaldırılmalıdır. Böyle bir durumda, silah emniyet birimlerinde muhafaza altına alınmalıdır.
  • Tasarı m.10’da, “silah ruhsatı verme yetkisini, başvuru sahibinin bulunduğu yerdeki mülki amirliklere vermesi” yerinde olmamıştır. Taşıma ruhsatı verme yetkisinin 6136 sayılı Kanunda olduğu gibi “valilerde” olması daha yerindedir.  Çünkü ilçelerde özellikle tecrübesiz ve genç kaymakamların baskı altında kalmaları kuvvetle muhtemeldir.
  • Tasarı m.11/3, ç’de, “silah taşıma yetkisine sahip kamu görevlilerine emekli olmaları veya en az on yıl süreyle bu görevlerde bulunup da kendi isteğiyle bu görevlerinden ayrılanlara silah taşıma yetkisi verilmesi” yerinde değildir. Bunlar da,  genel hükümler kapsamında silah ruhsatına sahip olabilmelidirler.
  • Tasarı m.11/5, i’de ki, “işletenin talebi üzerine, il özel güvenlik komisyonu tarafından verilen karara istinaden kamuya açık özel kişilere ait yerler” hükmündeki, “il özel güvenlik komisyonu tarafından verilen karara istinaden” ibaresi çıkartılmalıdır. Çünkü bir özel işletmenin işyerine ruhsatlı da olsa silahlı girmeyi yasaklaması, bireysel silahsızlanmanın teşviki bakımından en doğal hakkıdır.
  • 2009 Tasarısı m.11/5’de silahla girilemeyecek yerler arasında  (j) bendinde, “Bar, pavyon, gazino, gece kulübü gibi alkollü içki tüketiminin yapıldığı eğlence yerleri, dernek lokalleri ile düğün törenlerinin yapıldığı kapalı yerler”  belirtilmiş iken,  yeni Tasarıda bu hükme yer verilmemiştir. 2009 Tasarısındaki söz konusu hükmün,  “kapalı”sözcüğünün çıkartılmak suretiyle yeni Tasarıya alınması gerekir.
  • Tasarı m. 11/6’daki, mahkeme binalarına silahla girme yasağı bakımından, “adliyenin güvenliğini sağlayan güvenlik görevlileri” hariç,  istisna getirilmemelidir.
  • Tasarıda yer verilmeyen, 2009 Tasarısı m.11/9’da ki “ikiden fazla silah aynı anda taşınamaz hükmü”“birden fazla silah” şeklinde değiştirilmek suretiyle muhafaza edilmelidir.
  • Tasarı m.12/1’de, öngörülen “beş yıllık” taşıma ruhsatı süresi, “2 yıl” olarak değiştirilmelidir. Araç muayene süresinin bile “2 yıl” olması karşısında, silah ruhsat süresinin “5 yıl” olarak muhafazası yerinde değildir.
  • Tasarı m.12/3’de, bulundurma ruhsatlarının geçerlilik ve yenilenmesine ilişkin esaslar “taşıma ruhsatı” ile aynı olmalıdır.
  • Tasarı m.12/4’de, m.11/3, a,b ve c bentlerinde sayılan kamu görevlilerineemekli olmaları halinde  “süresiz” ruhsat verilmesinin öngörülmesi yerinde değildir.
  • Tasarı m.18’e, “ruhsatlı olsa bile birden fazla silah taşımanın” idari para cezası ile cezalandırılması hükmü eklenmelidir.
  • Tasarı m.19/4’de, “polislere öncelik hakkı tanınmak suretiyle takdir olunan bedellerin yarısı ile müsadere edilen bir silah satın alma hakkı” tanınması  “eşitlik” ilkesine aykırı ve “bireysel silahlanmayı teşvik edici” nitelik taşımaktadır.
  • Tasarıda, ruhsat sayısı ile ilgili bir açıklık yoktur. Ruhsat, azami iki silahla sınırlanmalıdır.
  • Tasarıda, ruhsat öncesi eğitim, eş ya da aile bireylerinin referansı ve silah kasası zorunluluğuna dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Bu hususlara, Tasarıda mutlaka yer verilmelidir.

 

ÖNERİLER:
Silah Kanunu Tasarısı’nda yer almayan ancak bu Kanun ve bağlı yönetmelik gibi ilgili mevzuatta yer alması gereken şu hususlar önemle dikkate alınmalıdır:

  • Merkezi veri tabanı, chip’li ve TC kimlik numarası olan silah taşıma veya bulundurma belgesi,
  • Ruhsatlandırma öncesi sertifikalandırılmış zorunlu eğitim,
  • Ruhsat sonrası kriminal ve sağlıktan kaynaklanan otomatik iptal sistemi,
  • Eş, aile hekimi, avukat gibi ruhsatlandırmaya referans sisteminin getirilmesi,
  • Ruhsatlandırmada silah kasası zorunluluğunun ve denetimlerinin belirlenmesi,
  • Ruhsatlandırmada başvurunun işleme konulması için bekleme süresinin belirlenmesi,
  • Sahip olunabilecek silah sayısının sınırlandırılması.

TASARININ OLUMLU YANLARI:

  • 2009 Tasarısı m. 6/6’da olduğu gibi, 2013 Tasarısı m.6/6’da da av silahları ve mühimmatlarının” reklam ve tanıtımı serbest bırakılmıştır. Bununla birlikte, reklam yasağıkapsamına giren silahlarla ilgili 2009 Tasarısındaki “Fuar, gösteri ve basılmış eserlerle yapılan reklam ve tanıtım bu yasağın dışındadır” şeklindeki istisnaya, 2013 Tasarısında yer verilmemesi olumlu olmuştur.
  • 2009 Tasarısı m. 7/13’de,  silah ruhsatı alma koşullarını taşımayan kişilere, ancak hayatlarının ciddi tehlike içinde bulunduğu hususunda somut vakaların varlığı halinde, vali başkanlığında bir komisyon kararıyla ruhsat verilmesini öngören hükme, yeni Tasarıda yer verilmemesi olumlu olmuştur.
  • Hazırlık hareketlerinin cezalandırılması olarak nitelendirilebilecek, 2009 Tasarısı m.17/19’da ki, “üretilmesi veya bulundurulması suç oluşturmayan yaralayıcı aletleri, yanıcı veya parlayıcı maddeyi, hal ve şartlara göre sırf saldırıda kullanmak amacıyla bulunduran kişi …. cezalandırılır”  hükmünün yeni Tasarıya alınmaması yerinde olmuştur.

GEREKÇELENDİRME VE SONUÇ:
Sivil halktaki silahın, güvenlik personelindeki silaha oranı 1’in üstünde ise, yılda toplam silahla ölüm oranı her yüz bin kişide 1’in üstündeyse, yılda toplam silahla intihar oranı her 100.000 kişide 0.25’in üstündeyse ve önceden tasarlanmamış olaylarda silaha ulaşabilirlik yüksekse; bu ülkede sivil halkta silah yaygındır, sosyal problemdir, güvenliği tehdit eden en önemli unsurdur.
Bu oranların Türkiye için 2013 yılı tahminleri:

  • Sivildeki silahın polis ve jandarmadaki silah sayısına oranı 5’in üstü,
  • 100.000 kişiye düşen silahla cinayet oranı 4’ün üstü,
  • İntihar oranı 1’in üstü ve
  • Önceden tasarlanmamış olaylarda silaha ulaşabilirlik oranı % 90’ın üzerindedir.

Bundan dolayı çözüm üretilmelidir. Bu Kanun tasarısı da çözüm için bir fırsattır.

AB ülkeleri ve diğer gelişmiş ülkelerdeki sivillerin silah edinmelerine ilişkin yasal düzenlemelerle bu Kanun tasarısının karşılaştırılması:

  • Silah edinme mülkiyetini kolaylaştırmakta, hatta teşvik etmektedir.
  • Yaş sınırı Almanya, Brezilya ve İsrail’de 25’dir. Türkiye’de silahla işlenen suçlara karışanların yaş gurupları göz önüne alındığında 21 yaş sınırı düşük kalmaktadır.
  • Merkezi veri tabanının oluşturulması ruhsatlandırmayı zorlaştırmaktan çok kolaylaştırma ve suçun tespitini amaçlamıştır. Arşivlemede kullanılacak fişeklerin silah sahipleri tarafından temin edileceği hükmü kontrol ve o silaha ait fişek olup olmadığı konusunda tartışmaya yol açabilecektir. Bu işlemler kişiye bırakılmamalıdır.
  • Ruhsatlandırmada silah edinme nedeni şahsın beyanına bırakılmış; yani kişisel sübjektif nedenlere dayalı ve mülki amirlerin yetkisine bırakılmıştır. Oysaki ABD ve İsviçre hariç diğer ülkelerin tamamında kanıta dayalı hâkim kararına bağlı hukukla ilişkilendirilmiştir. Kişisel savunma harici haklı bir neden yoktur.
  • Ruhsatlandırma sonrası denetimin sürekliliğini gösteren, atış kulübü veya ilgili organizasyonlarla uygunluk onayı yoktur.
  • Silah edinimini yasaklayan adli sicil daraltılmış, eşitlik ilkesine ters olarak görev ve meslek güvenlik riski hep ön plana çıkarılmış; hatta harç meselesi sanki yasanın asıl konusu haline getirilmiş ve sanki her meslek grubunun zorlamalarıyla bu Kanun taslağı oluşturulmuştur.
  • Ciddi sağlık muayenesi yoktur. Sağlık muayenesinde psikolojik testler ve psikiyatrik muayene yoktur. Almanya, Brezilya, İsrail, Avusturya, Fransa, Belçika, İsveç, Finlandiya gibi birçok ülkede ciddi psikolojik sağlık raporu zorunludur. Gerekçe olarak da kişilerin ve sağlık kuruluşlarının iş gücü ve zaman kaybı gösterilmiştir. Oysaki şu andaki uygulamada Sağlık Bakanlığı 2004/74 nolu genelgesine göre “silah ruhsatı alacak kişilerden sağlık raporları, psikiyatri, ortopedi, göz, nöroloji, KBB ve dâhiliye dallarını kapsar ve silah bulundurma veya taşımada ruhsal ve bedeni bakımdan engel olmadığına dair kanaat ile rapor verilir” uygulaması söz konusudur. Gerekçedeki sağlık kuruluşlarının iş gücü ve zaman kaybı söz konusu olmayıp, aksine on yıldır pratik uygulama ile bu konuda tecrübe sahibi olup, çözüm üretmektedir. Hatta yoğunluk bakımından özürlülük ve evde bakım sağlık raporlarından sonra üçüncü sıradır. Bu uygulamaya ek olarak kapalı kanaat usulü ile online heyet raporu oluşturulduğunda sağlıktan dolayı yaklaşık %10 ile %30 arası iptaller gerçekleşeceği de açıktır.
  • Evde silah bulundurma en yaygın ruhsat tipidir. Kadına yönelik şiddette, aile içi cinayetlerde ve çocuk ve gençlerin intiharlarında kullanıldığı da her gün 3. sayfa haberlerinde gündemdedir. Bundan dolayı, erkeğin evde silah bulundurmasında eş rızası; ruhsat sonrası denetim ve ruhsat şartları ortadan kalktığında sorumluluk paylaşımı açısından son derece önemlidir. Avusturya, Avustralya, Fransa ve Yeni Zelanda’da eş onayı vardır.
  • Güvenlik eğitiminde, mutlaka kriminolojik ve silah mülkiyet hukuku ve riskli gruplar olarak çocukların eline geçtiğinde ne yapmalı? Evde nasıl saklamalı? Gibi başlıkları içeren dersler yer almalıdır. ABD ve İsviçre hariç tüm diğer ülkelerde bu eğitimler vardır.
  • Açık hava toplantılarında silah bulundurma yasağı yoktur. Kamuoyunda en çok tartışılan ve gündeme getirilen bu konu maganda veya serseri kurşunla ölümlerin aynen devam edeceği izlenimini vermektedir. Silah sayısının ve bu konunun Kanun taslağında olmaması aynı tartışma ve hassasiyetin gündemden düşmeyeceği ve devam edeceği anlamına gelir.
  • Ruhsat öncesi bekleme süresi bu yasada yoktur. Bekleme süresi zorunluluğu, talebi %50 ile %60 arası azaltır. Bekleme süresi Almanya, Brezilya, Fransa, Belçika, İsveç, Avustralya, Kanada gibi ülkelerde 4 ile 6 hafta; İsrail, Güney Afrika, Yeni Zelanda’da 3 ay; Finlandiya’da 1 yıldır.

 

UMUT VAKFI’NIN İLGİLİ KOMİSYONLARDAN TALEBİ:
Yukarıdaki tüm verilerden sonra, Türkiye’de silahla işlenen suçlara acil çözüm üretilmelidir. Vakıf olarak talebimiz, tüm bu karşılaştırmalardan sonra maalesef Türkiye’de yaşayan her üç aileden birinin silahla ilgili cinayet, intihar ve yaralama vakalarıyla bu acıları yaşamaya devam edeceği gerçeğini göz ardı etmeden, bu önerilerimizin dikkate alınıp TBMM Genel Kurulu’na gelmeden önce Kanun taslağına ve taslakla ilgili yönetmeliklere eklenmesi yönündedir.

Siyanür ile gelen Ölümler

Türkiye’de toplu intihar olmaz. Cinnet geçirme olabilir. Toplu ölümlerde ; önce intihar etmek istiyenin ruhsal durumu …

Spotlight: Family suicides in Turkey highlight social unease, financial woes

ANKARA, Nov. 16 (Xinhua) — A string of collective family suicides in Turkey have made headlines recently, shedding …